Yazan ; Zülfiye ERGUN
Ögretmenim Ben Şiir İşçisi Olabilir miyim?
Türkiye de ancak yüksek kalitede eğitim alan ve geliri iyi olan aile çocukları mesleki seçimlerini en iyi yönde yapabiliyorlar. Peki, geriye kalan kesim ne yapıyor?
7 yaşında eğitim ve öğrenim hayatına başlayan çocuğa, ne olmak istiyorsun? Diye soruluyor. Çocuk; “öğretmen olmak istiyorum” diyor. Nedeni her şey olabilir. Ya öğretmenini çok seviyordur ya da kendisinin daha iyi bir eğitimci olacağını düşünüyordur.
Öğrenciler arasında gelişim yarışı olduğu kadar çalışkan ve tembel ayrımı da vardır. Bu alanda bir çalışma yapılabilir, örneğin; tembelliğin nedeni ortaya çıkarılabilir. Okullara psikolog desteği verilebilir. Öğrenci becerisine göre eğitim alabilir. Tembellik bir seçim değildir. Bunu bu şekilde niteleyen birçok şahıs tanıdım. Neden kaygısı duymak yerine, tembellik damgası bindiriliyor öğrenciye…
Bu sadece bir aile sorunu değildir. Bir ülke gelişimi sorunudur. Sağlıklı yetişmiş bir birey geleceğin en iyi eğitimcisi, doktoru ya da girişimcisi olabilir. Bunun yanında bu bireyin çocukları da aynı evreyi takip eder. Öğrenci eğitimi dışında, ailelere de sağlıklı bir birey yetiştirirken neler yapması gerektiği konusunda seminerler ya da destek programları hazırlanabilir.
Türkiye de en az % 70 oranında bilgi eksikliği yaşayan aile bulunmaktadır. Bu aileler halk eğitimlerin çocuk gelişim programlarını takip edebilirler. Olanakları kısıtlı ailelere okul aile birliği bu eğitimi temin edebilir. Öğrenim hayatında aile ilişkilerinin de önemi büyüktür. Okul öncesi çocukluğunu yaşayamayan, hayal gücünü geliştiremeyen, düzenli aralıklarla ebeveyn kavgası gören ve sevgi eksikliği yaşayan bir çocuktan ne derece verim alınabilinir?
Yakın bir akrabamın küçük oğlu, 2 yaşların da yaramaz ve bir o kadar zeki bir çocukken ilkokul çağına geldiğinde tembel, duyarsız ve umursamaz bir çocuk oldu. Neden mi? Aile sevgi eksikliği, büyükanne ve büyükbabanın aile içi eğitimini zedeleyici tepkileri ve buna bağlı birçok sebep. Aile bu çocuğun tembelliğinden yola çıkarak araştırmaya başladı. Çocuk öğretmenin önerisiyle kulak, burun, boğaz doktoruna götürüldü. Ve ortaya hiç hesapta olmayan bir sonuç çıktı. 4-5 yaşlarında geçirdiği bir havale nedeniyle sağ kulağın %38, sol kulağın % 67 oranında duymadığı tespit edildi.
Duyarsızlık ve tembellik diye adlandırılan neden meğer işitme sorunuymuş. Ve şimdi bu çocuk aile bilgisizliği nedeniyle tembel diye damgalandığı için imam hatip lisesinde okuyor. Hiç değilse hoca olur diyen baba önerileri dikkate almıyor. Lütfen dikkat edin gelecek sizin yaşadığınız ortamla kısıtlı değil, teknoloji ilerliyor, dünle bu gün arasında Toroslar kadar mesafe var. Öz güveni yerinde, sevdiği bir meslekte görev yapan bir bireyin adımlarının koştuğu yerdedir güvenli gelecek.
Bir gün sınıf öğretmenim “geleceğe doğru baktığınız da ne olmak istediğiniz, düşündünüz mü?” diye sormuştu. Sınıfın % 70’i öğretmen, %10’u hemşire, %20’si farklı meslekler söyledi. Ben o %20’nin içinde olarak;
- Öğretmenim ben bir şiir işçisi olabilir miyim? Dediğimde çok gülmüş ve evet, eğer istersen bir şair olabilirsin demişti. Alfabeyi öğrendiğim günden bu yana yazıyorum ama gerçek şu ki, hâlâ görüşürüm ilkokul arkadaşlarımla, ben dâhil, hiç birisi hayallerini gerçekleştiremedi. Neden mi? Aile de eğitim ve kültür eksikliği, yanlış yönlendirme bir de, bilindiği üzere hayallerin tersine işlediği ülke, Türkiye’deyiz…
Umarım bir gün herkes bu güzel ülkede de sevdiği mesleği yapabilir.
Yazan ; Zülfiye ERGUN
HAYAT,BEN SANA YAZDIM AMA SEN YİNE DE ÜSTÜNE ALINMA
Bir sabah yıllar önceden gelen özlem sindi içime. Sanki bedenini terk etmiş ve ona tepeden bakan bir ruh gibi, bende ezip geçtiğim yıllarıma tepeden bakıyordum. Hepimiz koca bir ömür yaşadık sanırız minnacık anlarımızı belleğimize yazarken. O geçmek nedir bilmeyen sıkıcı gün çoktan geçmiştir. Hatta o en yakınımızın bedeni çoktan toprağa sinmiştir. Gideni özlemeye sığınıp şimdiyi yaşamayı bırakmıştır çoğumuz.
Kutsal olan hayat ve maneviyattır. Yaşamını bilinçsizce harcayan da insanın kendisidir. Aldığımız kararlar doğrultusun da güncelleriz geleceğimizi ancak bu kararların doğruluğu da görecelidir. Kişinin daima haklı gördüğü tek canlı gene kendisidir. Aldığı kararın sorumluluğunu yıkacağı bir neden ya da birileri mutlaka vardır. Oysa hayat ne sil baştan yaşanacak kadar uzun ne de yalnızlığa katlanılacak kadar kısadır. Bir fincan acı kahvedir hayat. Tadı buruk ve aroması güçlüdür.
Hayatım da beni etkileyen önemli olaylardan birisi lise ikinci sınıf ta yaşadığım bir hayat dersiydi. Bilirsiniz lise yılları insan duygularının en değişken olduğu zamanlardır. Ben de o yıllar da hayattan müthiş bir ders aldım. Arkadaşlarla her sabah ortak bir yerde buluşup okula doğru yürürdük ve yolumuzun üzerinde öğretmen evinde çalışan yakışıklı bir genç vardı. Hemen hemen her gün görürdüm onu ve özellikle çıkıp bana gülümserdi. Arkadaşlarla konuşup gülüşürdük. Yılsonuna 2 ay kala yine bir gün okula doğru yürürken aniden önüm de durdu. Hiç konuşmadan defterimin arasına bir not bıraktı ve koşarak yanımdan ayrıldı. Aslında onu bekliyordum ancak bu kadar sessiz değil. Arkadaşlarımda benim gibi şaşırmıştı. Okula gelince bir kenara geçip o notu okudum. Bana karşı beslediği derin duygulardan bahsediyordu. Onu tanımıyordum ama içimden bir ses beni ona yöneltiyordu. O gün eve gelir gelmez ben de bir not yazdım ama o not kadar duygu dolu değildi. Çünkü ben ona karşı aynı duyguları beslemiyordum sadece tanımak istiyordum. Ertesi gün öğretmenevinin önünde beni bekliyordu. Merhaba dedim gülümsedi ve elimden notu aldığı gibi uzaklaştı. Sesini çok merak ediyordum. Benimle bir türlü konuşmuyordu. Uzun uzun yazıyorduk birbirimize aslında böyle daha gizemli ve güzel oluyordu. Her sabah bir başka sevinç kaplıyordu içimi hiç tanımadığım biriyle ilk kez böyle bir iletişim kuruyordum. Öyle güzel ve anlamlı cümleleri beyaz bir sayfaya kolayca dökerken benimle neden konuşamıyordu? Yılsonu geldi yazışarak karne günü buluşmaya karar verdik. Okula geldim tören, etkinlik derken karnemi aldım ve buluşma yerine doğru hızlıca ilerledim, beni bekliyordu.
Elini uzattı, ellerimi avuçlarına aldı sıkıca sarıldı ve ben,
-‘nasılsın?’ Dedim. (Gözleri doldu.)
- Neden konuşmuyorsun? Dedim.
Elimden defterimi aldığı gibi
-‘çünkü benim sesim yok’ yazdı.
O anda şoka girdim ve koşarak oradan uzaklaştım. Öğretmenevinin önün de durdum ve içeriye girip sanki olanlara inanacak gücüm yokmuş gibi onu sordum. İşi varmış gitti dediler. Konuşamıyor mu? Dedim. Evet, o konuşma engelli dediler. Aklımın bir köşesine derin bir iz bıraksa da arkama bakmadan evime gittim. O yazı büyük hayal kırıklığıyla geçirdim. Konuşacak tek kelime yoktu sanki sesimi içime çektim. Kaçmak daha kolay geldi. Zorla da olsa günler peş peşe takıldı ve okul yeniden açıldı. İlk günüydü keşkilerle atlattığım yazı ardıma alıp, beklilerle hazırlandım. O öğretmenevinin önünden geçerken onu görmek özür notumu vermek tek umudumdu. Sonun da oldu, o da beni bekliyordu, sanki büyük bir sevinç kapladı içimi. Koşarak yanına gittim, baktı ve gülümsedi. Notu uzattım, elimden aldı ve avuçlarıma o da küçük bir kâğıt bıraktı. Sonra okula doğru sevinçle ilerledim. Notu okuma için sabırsızlanıyordum hızla katlı kâğıdı açtım. Şöyle yazıyordu;
‘HAYAT, BEN SANA YAZDIM AMA SEN YİNE DE ÜSTÜNE ALINMA.’
O günden sonra bir daha onu görmedim. Gerçek şu ki, geciken özürler, insani kusurlardan daha ağırdı. Hayat bana dersimi verdi. Hadi şimdi yaşa bakalım sil baştan.
Yazan ; Zülfiye ERGUN
SenDe HaYalini YaZ-keHaNEt BaşlAsın- HaYalET
Dünyanın en görkemli hazinesi hayal kurmaktır. Bu gün başarılı insanların hayal gücü sayesinde amaçlarına ulaştıkları kaçınılmaz bir gerçek. Hayal et, uyan ve adım at, kehanet başlasın. Bilimsel açıklamalara göre hayal kurmak unutmayı önlüyor. Hayal gücü işitsel, görsel ve eylemsel yöntemleri destekliyor. Zihinsel aktivasyon hızlı öğrenme kabiliyetini arttırıyor.
Bu gün ne kadar çok hayal kurarsanız, geleceğiniz o kadar güzel olur. Ama her şeyden önce hayal ettiğiniz yere gelebilmek için istikrarlı olmalısınız. Dünya saatinde ufacık bir zaman dilimidir, hayal etmek. Gerçekleşmesi uzun sürebilir, zorlu anlar yaşatabilir ama unutmayın hayal ettiniz ve kehanet başladı. Hayal etmenin artıları kadar eksileri de vardır. Örneğin hayal kurmaya pozitif düşünce ile başlanırsa insan psikolojisine çok büyük faydaları vardır. Bunun tam zıttı olan negatif düşünceli hayaller ise mutsuzluk içerebilir. Yani her şeyin bir dozu vardır. Hayal kurarken pozitif düşünce gücünüzü çalıştırmalısınız. İsteyin olsun, hazine sizde. Yeter ki istemeyi bilin.